7/5/2020
Lak Böceğinin Mucizesi Gomalak Cila
Sentetik vernikler icat edilmeden önce ahşap ürünler gomalak denilen doğal bir reçineyle cilalanırdı. Hani ninenizin sandığında ya da camekânlı gümüşlüğünde, dedenizin lambalı radyosunda gördüğünüz sarı-kahverengi arası tonlarda parlayan, ağırbaşlı cila.
Ustalık, sabır ve yoğun emek isteyen bu antik cilalama yöntemi neredeyse kaybolmuş durumda. Dünyada bilinen adıyla şellâk ya da gomalak farkına varmadan günlük hayatımıza girmiş ve yine sessiz sedasız çıkıp gitmiştir. Bu şaşırtıcı serüvenden geriye, sadece antika tamiri yapan birkaç usta ve yenilenmeye muhtaç gomalak cilalı ahşap antikalar kalmıştır.
Hayvansal kökenli tek ticari reçine
Gomalak, hayvansal kökenli tek ticari reçinedir. Hindistan ve Tayland’a yaşayan lak böceğinin (Laccifer lacca, Coccus lacca) dişilerinin yine o bölgeye özgü Palas, Fikus, Kursum ağaçlarının (Akasya ve Sabun ağacı çeşitleri) dal ve gövdelerinde biriktirdikleri atıklardan rafine edilir. Elma çekirdeği boyunda, kırmızı renkli bu mucizevî böcek, yaşadığı ağacın dallarını delerek özsuyunu emer ve bunu salgıladığı salgıyla karıştırıp larvalarını ve kendini saracak şekilde dışkılar. Zamanla sertleşerek ağacın dallarını saran 3-8 mm kalınlığında bir tabaka oluşur. Oluşan bu tabakanın ve mamul hale gelmiş gomalağın rengi, özsuyunu emdiği ağaca göre değişir.
En iyi ürün ince dallar üzerinde biriken lakın Haziran ve Kasım ayları arasında toplanması ile sağlanır. Ağaç dalları kesilerek hasat edilir. Dalların kabuklarından kazınarak toplanan ham gomalak, çok uzun çorap şeklindeki kanvas bezlere konularak ısı işlemine tabi tutulur. Yumuşak ve akışkan hale gelen gomalak bu bez torbalardan süzülerek dışarı akar. Bu sayede ağaç kabukları, böcek kalıntıları ve diğer atıklardan arındırılmış olur. Kalın, yapışkan gomalak düz bir levhaya ince tabakalar halinde yayılır ve kurumaya bırakılır. Sonra kazınarak pul pul dökülen bir formda kullanıma sunulur.
Farsça ve Hintçede ‘yüz bin’ anlamına gelen lak, üretimi için gereken böcek sayısının çokluğunu (1 kg gomalak yaklaşık 200.000 böcekten elde edilir) da ifade eden bir sözcük. İtalyanca ‘’gomma lacca’’, Fransızca ‘’gomme-laque’’ ve yaygın adıyla İngilizce ‘’shell-lac’’,Almanca ‘’schellack’’ kelimelerinden dilimize gomalak ve şellâk olarak geçmiştir. ‘’Gomme’’, ‘’gum’’ sözcükleri, lastik, sakız, zamk anlamına gelir. Genellikle endüstride kullanılırsa şellâk, ahşap malzemeleri cilalamak için kullanılırsa gomalak denir.
Gomalağın altın çağı
Gomalak antik çağda bilinirdi. İlk dönemde Çin ve Hint uygarlıklarında ipek ve deri boyamada, kozmetik allık olarak, başlıkların süslenmesinde kullanılırdı.3000 yıl önceki kayıtlarda gomalaktan bahsedilir. Eski Hint destanı Mahabharata’da bir sarayın bütün dış cephesinin kurutulmuş gomalakla kaplandığı yazılıdır. Yüzyıllar boyunca Asya kıtasında boya maddesi, yalıtım malzemesi ve süslemelerde yapıştırıcı olarak kullanılıp, ticareti yapılmıştır.
13. yüzyıl sonlarında Marco Polo’nun doğu yolculuğu ardından gomalak ve yan ürünleri Avrupa ticaret ve sanayinde hızla yer almaya başlamıştır. 17. yüzyılın ortalarında ressamlarca boya ve koruyucu olarak bolca kullanılmış, yine bu dönemden sonra mobilyalarda, tahta oymacılık işlerinde cila ve koruyucu olarak kullanılmaya başlamıştır. 1830 yılında kimyagerlerin klor kullanarak gomalağı neredeyse tamamen şeffaf hale getirmesiyle de gomalak altın çağını yaşamaya başlamıştır. Ayrıca ahşap aksamlı enstrümanların (keman, gitar, piyano) cilalanmasında gomalak vazgeçilmez olmuştur. El yapımı enstrümanlarda halen çok tercih edilir ve ‘’French polish’’ olarak bilinir.
Çok yönlü kullanımı olan mucizevi bir malzeme
Avrupa’da mobilya cilalamada çeşitli koyuluk seçenekleriyle yaygınlaşmasının ardından Amerika’da ahşap çatıların alınlarında ve döşeme parkelerde yoğun olarak kullanılmıştır. O dönemde sanayi ve teknolojinin yükselmesi ile gomalağın kullanım alanı da genişlemiştir. Çoğumuzun bilmediği ve duyduğunda şaşkınlıkla karşılayacağı pek çok alanda gomalak kullanılmıştır. Bu alanlar kabaca şunlardır:
Türkler ipek ve baharat yolları nedeniyle gomalakla Avrupa’dan önce tanışmış tutkal, yalıtım malzemesi ve boya olarak kullanmışlardır. Gomalak olarak kullanımı göçebe yaşayan Türk kavimlerinde ahşap malzemelerin çok tercih edilmeyişi nedeniyle Selçuklularda başlar. Sandıkların korunması ve cilalanması, cami kapıları ve pervazlarının (kündekâri) korunması, mobilya olarak evlerde ve hanlarda kullanılan yüklük kapılarının cilalanması, gomalakla yapılmaya başlanmıştır.
15. yüzyıl da Edirne ve İstanbul’da yapılan kalem kutuları, çekmeceler, sandıklar, kavukluklar son işlem olarak gomalakla cilalanır, bu sayede kullanılan sedef, telkâri, kök boyalar ve varakları sabitler, ahşap aksamı da korurlardı. Bu ürünlere Edirnekâri adı verilip gomalakla kaplanmasına da lâke işleri denmiştir. Edirnekâri Türk Sanat tarihinin önemli unsurlarındandır, ilk kez Edirne’de yoğun olarak uygulanıp İstanbul, Bursa, Diyarbakır, Erzurum gibi Anadolu kentlerine buradan yayıldığı için bu isimle anılmaktadır. Halen bu sanat dalının sayılı örnekleri, yapıldığı dönemdeki gomalaklarıyla saklanmaktadır.
Osmanlı saraylarında yer döşekleri ve yer sofraları 1800’lere kadar kullanılmıştır. Bu dönemden sonra saraylar Avrupa’nın en değerli mobilyalarıyla tefriş edilirken, Osmanlı mobilya ustaları da hem saraylara hem de zenginlerin köşklerine mobilya yapmaya başlamışlardır. Bu dönemde mobilyaların cilalanması gomalakla yapılmış, ustalar gomalak sanatının en ince örneklerini vermiştirler.
Gomalak cilâ nasıl yapılır?
Gomalak sabır ve ustalık işidir. En iyi uygulama yöntemi, özenle hazırlanmış bez toplara emdirilen cilanın elle, defalarca yedirilerek sürülmesidir. Her usta tecrübelerine dayanarak, ahşaba göre rengini, kıvamını ve bekletme süresini kararlaştırıp gomalağını kendi hazırlar. Bunun için pul, boncuk veya toz halindeki gomalak, ispirto veya etil alkol bileşiklerinde eritilip birkaç gün kıvama gelmesi beklenir. Bu süreçte gomalak sık sık çalkalanarak süreç hızlandırılır.
Cilalama işine geçmeden önce mobilya yüzeyinin kusursuz olması sağlanır. Bu dört aşamada sağlanır perdah (zeminin düzeltilmesi), macunlama, zımpara, yağlama. Perdah, rendeleyerek tümseklerin giderilmesi ya da çökmeler üzerinde damlatılmış ispirtoların yakılmasıyla yapılır. Çökme sıcaklığın tesiriyle kendiliğinden kabarır. Macunlama işlemi perdahın yetmediği yerlerde veya mobilya tamirinde eksik yerlerin doldurulması amacıyla yapılır. Dikkat edilmesi gereken ise, macunun çok kalın atılmaması ve mobilyaya uygun renkte olmasıdır. Macun mobilya ağacının talaşından mobilya tutkalı ve gomalakla yapılır. Son aşama ise, kalın zımparalardan başlayarak su zımparası olarak bilinen sıfır numara zımparaya kadar pürüzsüz bir yüzey sağlanana kadar zımparalamaktır.
Yağ, mobilya veya ağacın rengine göre seçilir. Koyu renkli ağaçlar koyu, açık renkli ağaçlar açık renkli yağla (zeytinyağı, fındık yağı vs.) yağlanır. Yağlanan zemin tekrar ince bir zımparayla zımparalanır. Zemin, üzerindeki fazla yağı almak için, kuru ince talaş dökülerek ovulur.
Dolgu cilasına başlamadan önce cila topu hazırlanır. Top yüzeyin büyüklüğüne göre avuç içine sığacak şekilde yünden yapılır. Kanvas bez veya eski çoraplar yünün kontrolünü sağlamak ve yünün zemine yapışmasını engellemek amacıyla yüne sarılır. Cila, top hazırlandıktan sonra keçeden süzülüp topun arka tarafından dökülür, başparmakla bastırılarak cilanın topun her tarafına yayılması sağlanır.
Top oval şekil aldıktan sonra avuç içine sıkıca alınır parmaklar topu idare eder. Usta topu, daima yay, daire ve uzun oval şekiller çizerek önce ağacın suyu yönünde, sonra da suyuna dik küçük şekiller çizecek şekilde sistematik sürer. Bir kat ciladan sonra ince ponza (topuk taşı) unu serpilerek turlara devam edilir. Ara ara topa ispirto dökülerek ponza unu bütün gözeneklere yedirilir. Bu halde 24 saat kurumaya bırakılan zemin örtü cilasına geçilmeden önce ince zımparayla tekrar zımparalanır.
Örtü cilası aynı topa bir kat daha temiz kumaş sarılıp gomalakla ıslatılmasıyla aynı şekilde yapılır. Kat üzerine kat sürülerek çalışılır ve çok geçmeden zemin parlamaya başlar. Bu işlem 6-7 kat yapılır ve topun üzerine biraz yağ sürülerek kurumaya bırakılır. Tamamlama cilası bu yağın alınması için hızlıca ve bastırmadan etil alkolle silinmesiyle başlar. Temiz bez topa sarılıp, bir veya iki kat aynı teknikle sürülen gomalak cam gibi düzgün ve parlak bir cilayı sağlar.
Bu meşakkatli teknik ne yazık ki sentetik ve fabrikasyon cilaların bulunmasıyla yok olup gitmiştir. Bugün gomalak, el yapımı enstrüman yapan ustaların dışında sadece eskiye meraklı insanların sahip çıktığı ceviz, meşe, akçaağaç kullanılarak yapılan eski mobilyaların tamiri ve yenilenmesinde kullanılmaktadır. Bu işleri yapan ustalarında zevahiri kurtarmak amacıyla üstünkörü yaptıkları yenilemeler, gomalak mobilyaların hak ettiklerinden kötü görünmelerine neden olmaktadır. Yok olan bu zanaat dalı enstrüman yapan birkaç iyi ustanın elinde kalmıştır.
Kaynaklar:
1. Emiroğlu, Kudret, Gündelik Hayatımızın Tarihi, İş Bankası Yayınları, 2011
2. Eldem, İsmet, Polyester Lâk ve Lâke Teknolojisi, Lâle Matbaası
3. İrez, Feryal, XIX. Yüzyıl Osmanlı Saray Mobilyası,Atatürk Kültür
Merkezi Yayını, 1988
4. Kökrek, Mehmet, Makale, Edirnekâri, İsmek El Sanatları Dergisi, Sayı:15 /2013
5. Meydan Larousse, 8. Cilt, Sayfa 26
6. Milburnguitars.com, French Polishing
7. Naturalhandyman.com, DEFEND, PRESERVE, AND PROTECT WITH SHELLAC :
The story of shellac
8. Şehsuvaroğlu, Haluk Y., Eski Türk Sanatları, Varlık Yayınları, 1960